--->

   
  Adını Feriha Koydum Senaryoları
  Senaryolar
 
=> Daha kayıt olmadın mı?



Senaryolar - Şeytan.|5. Bölüm

Burdasın:
Senaryolar => ~Şeytan~ => Şeytan.|5. Bölüm

<-Geri

 1 

Devam->


lola34
(şimdiye kadar 313 posta)
04.02.2012 11:16 (UTC)[alıntı yap]
Şeytan.|5. Bölüm -Körelti.(Bölüm Sanem Çelik'e ithafen yazılmıştır.)



Son bir kaç gündür durgun gibiyim. Bu Emir nasıl Romeo seçildi onu da anlamadım ama. Cidden tepem atmaya başlıyor. Ev konak değil huzur evi mübarek. Aysuncuumun brançımı ne varmış. Yarene sordum o ne diye, kahvaltı dedi. Saçma salak entel kuntel isimler koymaya bayılıyorlar zaten(!)Bi dolu yaşlı karı, doluştu salona. Gırgır, şamata. Beni de bir kesiyolar, bir kesiyolar ki sormayın.Sanki alacaklılar gibi. Yemin ederim sabrım tükenmeye başladı. Artık bi kadının gözünün içine bakarak 'Ne var?' bakışı attım.

X: Gelinin mi?

Aysun:Evet.

X:Ay şirek gibi valla. Bacak boyum kadar boyu var bunu mu gelin aldınız.

Bütün salon kahkaha atar.

Bende herkese gülümsüyorum mal mal. Hakaret ediyorlar, ben 32 diş. Hizmet ettiriyolar ben hala 32 diş. En sonunda dayanamadım odama çıktım. Bu akşam Yaren'in okulunda bi veli toplantısı mı ne varmış. Aile cümbür cemaat oraya gidiyor. Belki şu aşağıdaki her boka sazan gibi atlayan karılar da gidebilir yani. Hatta Yaren'in öğretmenlerine "Ay bunu mu öğrenci yaptınııııızzzzzzz. Yengesi kılıklı." deyip gülüşebilirler. Artık kadınlarda nasıl iğrenç bir ön izlenim yarattıysam. Gidip Emirle konuşayım bari. Emir'in odasını tıklatarak içeri girdim.

(Evanescence-My İmmortal'lu dinleyerek devam edin lütfeen. Kesinlikle bu şarkıyı dinleyerek okuyuun.)

Emir:Gel.

Hayret.

Feriha: Bu klimayı son hıza mı aldın acaba? Hayır çarpacak seni hasta olacaksın.

Emir: Bir şey olmaz bana. Battaniye vereyim mi?

Kafamı evet anlamında salladım. Yatağının karşısındaki beyaz pufa serildim ve sırtıma da battaniyeyi attım.

Feriha: Biliyor musun, kapalı kutu gibisin. Yani içinde ne gizliyorsun bilemiyorum.

Emir: Boşver, bilmesen daha iyi.

Gözlerimi yere diktim.

Feriha: Ya bak. Ner kadar komik olsa da, karı kocayız. Hatta Romeo-Julietiz.

Gülümsedi. Dudaklarımı dilimle temizleyerek devam ettim.

Feriha: Belki bir şeyleri öğrenebilirsem, daha iyi geçinebiliriz.

Soluklandım

Feriha:Uyuşturucu kullanıyor musun?

Kafasını evet anlamında salladı.

Emir: Kullanıyordum. Senle evlendikten önce 3 yıldır beraber olduğum sevgilim vardı. Yani onunla beraber kullanıyorduk. Bilmiyorum, sadece bir gün bana uyuşturucu verdiğini hatırlıyorum. Beraber çekeceğiz demişti. Onun için ölmeye bile hazırdım. Böyle başladım bir bakımdan.

Gerçekten durumu sandığım kadar da kötüydü. Ey aşk, neler yaptırıyorsun insana.

Feriha: Sonra ne oldu?

Gözleri doldu.

Emir: Nöbet geçirdi.

Sesim olduğundan daha alçak ve tizdi.

Feriha: Öldü mü yani?

Kafasını çaresizce 'evet' anlamında salladı. Sonra da gözlerini uzaklara dikti. Gözlerim yanmaya başlamıştı. İyi hissetmiyordum gerçekten.

Feriha: Çok mu seviyordun?

Emir: Çok.

Damlalar, fütursuzca yanağımda yuvarlanırken; ablamı düşündüm. Ne çok benziyorlardı Emirle. Sevdiği için herşeyi göze alacak kadar. Elimin tersiyle yanaklarımı sildim.

Feriha: Geri gelmiyorlar.

Kehribar rengi gözlerini gözlerime dikti.

Feriha: Ne kadar ağlarsan ağla. Çık sokağa, ismini bağır. Ama geri dönmüyorlar.

Söylediğim yarasını öyle bir deşti ki, gözleri kançanağına döndü.

Puftan kalkıp yanına oturdum.

Emir: Biliyorum. Kimsenin onun gibi olamayacağını da, geri dönmeyeceğini de..

Feriha: Hala var mı?

Kitaplığına baktı.

Ayağa kalkıp, kitaplığa gittim. Dolapları karıştırdım. Bütün kitaplarına baktım. En son "Elif Şafak-Aşk" romanının her sayfasında güller,kolyeler vardı. Ve tabii ki uyuşturucu.

Emir: Dokunma onlara.Onlar bana ondan tek arta kalan.

Kitabı kapatıp, yerine koydum. Odanın kapısına gittim.

Emir: Senin şu sarımsak.. Kalbimizede bağlasak, alır mı acısını?

Boğazıma kadar gelen hıçkırıklara hakim olmak için yutkundum. Kapıyı açıp dışarı çıktım. Çıkmamla beraber, yere yığılmam bir oldu. Emir'e o kadar üzülmüştüm ki. Benim karakterik özelliklerimden en önemlisi ve en güçlüsü de, empati kurabilmemdi. Emir yine bir şeyleri kırıp parçalıyordu. Sesi çok rahat duyulabiliyordu burdan. Ölenleri düşünmek.. Onların geri gelemeyceğini bilememek.. O kadar iğrenç bir duygudur ki.. " Ne eksik?" diye bakarsın haline. Her şey tamamdır. Aşk desen, fazlasıyla vardır. Mutluluk, bir tutam eksik olsa da, yine uğramıştır sana. Anlayamazsın, anlamak istemezsin. Onun yerini asla dolduramayacağını, o burukluğun hiç gitmeyeceğini, yaranın kabuk bağlasa da izinin silinmeyeceğini anlayamazsın. Hep uçurumlar koyarsın önüne. Düşüşlerini izlersin çaresizce.. Kalbinin gözününün önünde yok olup gitmesine izin verirsin. Ölmeyi kafana koyarsın, bazen onu bile yapamazsın. Her yemek yeyişinde, zehir zemberek olur o yemek sana. " Ben onsuz nasıl bunları geçiriyorum boğazımdan?" dersin. Her güldüğünde, " O öldü ve ben gülüyorum." dersin,ağlarsın. Gebere gebere. Ağlamaktan canın çıkar, ölür giderim sanırsın. Sonra sabah yine gözlerini açarsın. "Kıymetini bilememişim.." dersin. Bu sefer geçmişe lanet okursun. Onsuz geçirdiğin zamanlar boş gelir sana, ama inkar edersin. Dönmesini beklersin, ya mezarında ya da yastığının kokusunda ararsın 'o'nu. Ve yine umut bağlarsın. 75 Milyar insan içinden elbet ona benzerini bulacağım diye. Bulursun da.. Ama tattırdığı duygu, hiçbir zaman eskisi kadar güzel değildir. Eğer sizden bir kere gittiyse, geri gelmez. Kıl bile döner ama, 'o' dönmez.

Ve ayrılıklar.. Ölümlerden, sevdiğini kaybetmekten her zaman daha iyidir ve daha insaflı acı çektirirler size. O nefret ettiğiniz insanın yüzünü görmek, inanın en büyük şanstır sizin için. Küfredersiniz, inkar edersiniz, lanet edersiniz.. Ama ölmemiştir. Ne kadar 'hayır' derseniz de,Aşıksanız ondan vazgeçemezsiniz.

"Evet…

Eğer gerçekten aşıksan, ondan nefret edebilirsin…

Hatta aşkın ne kadar büyükse, o kadar nefret edersin…

Ve tabii ki, intikam almak istersin.

“Bana çektirdiğin acıyı sana ödeteceğim” dersin…

Ya gözünün önünde başkalarıyla birlikte olup nisbet yaparak…

Ya artık onu hiç umursamıyormuş, hatta “aslında hiçbir zaman önemsememiş” gibi davranarak…

Ya da onu en zayıf noktalarından vurup, duymak istemeyeceği en yaralayıcı şeyleri söyleyerek.

Aşık bir insan, bütün bunları yapabilir…

Sadece bir tek şeyi yapamaz:

Gidemez.

Yaşananları silip uzaklaşamaz.

Öfke içinde, intikam peşinde, düşman kesilmiş, gaddar birini görürseniz eğer…

Bilin ki o hala aşıktır.

Aşkı devam ettiği sürece, arıza çıkarmadan duramaz…

Zulmeder…

Saçmalar…

Belki kendinden sıkılır ama yine de kendini tutamaz.

Sessizliğe gömülüp ortalıktan kaybolana dek aşkından şüphe etmeyin onun.

İntikam almaktan vazgeçtiği gün…

İşte o zaman anlayabilirsiniz…

Aşk bitmiştir.

-Deniz Uğur."

(Şarkıyı bitirebilirsiniz hihih)

...

Geceyi nasıl geçirdiğimi hatırlamıyorum. Emir'in bangır bangır müzik açıp kulaklarımın ta derinliklerinin içine sıçmasından tutun, tuhaf tuhaf sesler duyup sinek sanıp duvarlara vuramama kadar. Ben böyle iğrenç bir geçe geçirdiğimi hatırlamıyorum. Bugün Romeo-Juliet provaları var. Juliet'in ağlama sahnelerinde bas bas bağırarak ağlayabileceğimi düşünüyordum, ta ki hocanın yüzünü görene kadar. Allahım yemin ediyorum tek bi cümle bile konuşamadım. İnsanlar repliğimi söylüyor, böyle diyeceksin diyor. Ben adama baktıkça altıma yapana kadar gülüyorum. Artık ekip sinirlenince, bende kestim gülmeyi. Hocanın yüzüne bakmama cezası aldım.

"Feriha:

Ah Emir, neden Romeosun sen?

İnkar et babanı, Ünal benim babam değil de."

Salon artık beni boğarmışcasına bakınca kendimi toparladım. Provalar öyle aptal geçti ki, sağa dön Feriha, sola dön Feriha, öne eğil Feriha, göğüs dışarı Feriha, evimize temizliğe gel Feriha, olmadı otelimize gel Feriha. Yeter laaan deyip üstümdeki 13. yüzyıldan kalma elbiseyi çıkardım attım. Bu Juliet ne kadar gerizekalıymış öyle. Yok arın dudaklarımdan filan.



Emirle arabadayız şuanda.

Emir: Ne iğrenç bir Juliet oldun sen ya.

Feriha: Sen zaten çok güzel Romeo oldun da.

Şuan hiç bilmediğimiz bir yoldayız. Araba konççşşş diye stop etti. Gecenin bir saati, kaldık mı yollarda.

Feriha: Sakın diyim ha. Sakın bak. Tamirciyi çağır. Emir sakııın!!!!!!!!!!

Emir arabanın kaportasını açtı.

Kolundan çekiştirmeye başladım.

Feriha: Allahını seversen Emir. Kurbanın olayım nolursun.

Emir: Geçenki istisnaydı. Bak şimdi motoru eskisinden daha güzel olacak.

Feriha: Bakar mısınıııız???!! Dururmusunuz lütfen!!!! Size diyorum. Ambulansı arar mısınız lütfen??! Acil ambulans gelsin. Neden diye sorarlarsa yarım saat sonra motor kokusundan zehirlenecekler deyin. Bakmasana lan öyle!!!!

Emir eliyle ağzımı kapattı.

Emir: Bağırma yolun ortasında ya. Görenler kaçırılıyorsun sanacak.

Elini ağzımdan çekip bağırmaya başladım.

Feriha: Sanki araba geçiyor da. Offf!!! Telefonum yok, nere sakladın????!!!

Emir: En son ablanla konuşup arabaya bıraktın.

Kapının koluna asıldım.

Feriha: Aç şunuu!!!

Emir: Şu önemsiz bir şeye benziyor. Tipi de tip değil.Tut sen şunu, ben bunu yıkar, yemek masasının üstüne vazo olarak koyarım. Şekli filan güzel zaten.

İç çekerek uzattığı şeyi tuttum. Böyle böyle her şeyi boşalttı yere.

Emir: Ohh, ne çok ıvır zıvırı varmış bunun ya. Döktük hepsini iyi oldu.

Bayılmak üzereyim. Tansiyonum düşüyor. Gözlerimin kapakları birbirine yapışmak üzere.

Feriha: Gel kurtar yarabbi, nolursun ya.

Emir: Bırak elindekini bırak. Her yerin motor yağı olmuş. Offf.

Feriha: Senin o kopasıca boynunu kaportaya sıkıştırırım.

Emir: Onu bırakta gel antifirizden su buldum su. İyiki daha dün döktüm antifirize suyu. Valla dua et bana susuz kalmadık.

Kaportadan son kalan antifirizi de çıkartıp yere koydu. Elimle saçlarımı yolarak çığlık attım.

Feriha: Yeteeer!!! Yeterr!!! Tamirci çağır yeter!!

...

Yataktan hiç kalkmamak istiyorum. Ellerimde zift var. Her yerim motor yağı oldu. En son Emir'i bıraktığımda, yenilebirlik açısından arabanın parçasını kemiriyordu. Allahım onca yolu nasıl yürüdüğümü hatırlamıyorum. Allahın sevdiği kuluyum demekki. Ayağa kalkıp duşa girdim. Küvetin içinde sabun görünce ben afalladım tabi.

Feriha: Kireç sökücü yok mu ya?

Üstümü tekrar giyinip hizmetçinin yanına gittim.

Feriha: Şimdi ben banyoya gireceğim de, saç için; yumuşatıcı konsantre, vücut içindeee... Hmmm kireç sökücü olsun. Ya da dur dur, şeyden var mı? Hani böyle Döküyosun lavobaya bembeyaz oluyor ya. Ondan işte.

Hizmetçi arkasına bakmadan koşunca, bendeki sinirler yine vücuda yayıldı tabi.

Feriha: Sosyete evin sosyete hizmetçileri olurmuş zaten. Şuna bak. Şampuan kafadaki kiri çıkarmıyor canım tamam mııı!!! Senin o saçını kezzap döküp yakmazsam. Göreceksin kızım sen.

Biçare, gidip elimizdeki banyo malzemeleriyle duş aldım. Ne kadar pis hissediyorum kendimi bilemezsiniz. Kese de yok zaten burda. Off. Şampuanların adı da malak malak zaten. " Sexy Bitch." Bu nasıl bir isimdir lan? Sanki sütyen satıyorlar ha. Şampuan lan bu, öyle pis pis isimler niye?!

Banyo bittikten sonra götürdüm şampuanın hepsini klozete döktüm. İçine de el sabunu koydum. " Al sana sexy bitch."

...

Yatağımda kitap okurken, Yaren çığlık atarak odama girdi.

Yaren: Feriha bu şampuan saçımı kazık gibi yaptı!!! 300 Lira vermiştim ben buna yaa. Böyle yapmazdı bu, sahte mi acaba. Gel saçlarımı çözelim lütfen!!

Elini kabaran saçlarında gezdirdi.

Neeee?? 300 Lira mı??? Şaka yapıyor ya. Hahahahaah. Boğazımı temizledim.

Feriha: Kaç lira demiştin canım?

Yaren: 300!! Bu Amerikan'ın en ünlü şampuanı!!

Kan mı beynime çıkmıyor, yoksa ben gerçekten halüsülasyon filan mı görüyorum. Ben şu araba olayından sonra iyice mallaştım bence. Garip garip şeyler duyuyorum.

Feriha: Peki, şey. El sabununa??

Yaren: Bilmem, hizmetçiler toptan alıyormuş onu. 5 Lira filandır.

Hııı. Güzel. Oldu o zaman. Saçlarıma dokundum. Hakkaten yumuşacıktı. Şampuan güzeldi yani. Asıl iğrenç ve boktan olan bendim!!! Ben nasıl o şampuanı klozete dökerim yaa!!!!

...

İlk birlikte yediğimiz akşam yemeği. Bir mutluyuz bir mutluyuz anlatamam. Yaren bugün arkadaşında kalacakmış.Bir tek o eksik.

Emir benim gibi zift mağduru, onunda ellerinden çıkmamış.

Neeeee!!! Emir mi dedim ben? Emir burda değil mi!!!!!!!! Kafasına tüküreyim ben onun. Pislik. Keşke onu kaportanın içine kapatsaydım. Aysun desen ayrı bir telden. Ünal getirmiş projelerini patates salatasının üstüne koymuş!!! Canım çekiyor, kaldır lan şu projeni diyeceğim, diyemiyorum. Tabağımda adını bilmediğim şeyler var. Ya insan bi kabak tatlısı yapar. Bu ne bee??!! Bide kedi bisküvisiyle yapılmışmışmış. Kedinin bisküvisi mi olurmuş lan? Herkes hasta anacım ya.

Emir: Feriha gel okula gidelim, provalara yetişmemiz lazım.

Masada o tatlı senin, bu karnıyarık benim; her yemeğin içine hapşurdum zaten. İnsanlar yemek yemediler. Banyo da fazla mı kaldım acaba ya. Hasta oldum resmen. Gideceğim varsa da, seninle o provalara asla gitmem hayatım.

Feriha: Araban bozulmadı mı senin!!!

Emir: Yok, hallettim o işi.

Aysun: Saat kaçta gelirsiniz?

Emir: Gece yarısında biter kesin.

Ünal: Bende otelde olacağım.

Bu Aysun bi işler karıştırıyor amaa. Hadi bakalım.

Peçeteyle ağzımı silip montumu kaptım.

...

Provalardayız. Ben yine kül kedisi masalından fırlamış gibi giyindim. Hayır yani bu Juliet hiç mi şalvar giymiyor ya? Onu giydirsinler bana Allah Allah. Bir kareograficimiz var, yemin ediyorum tam sinemalık. Adam ordan oraya kuğu gibi koşturuyor. Bu hocaları çok aradılar mı acaba.

Juliet:

"Ah Romeo, neden Romeosun sen?

İnkar et babanı, adını yadsı. ğğğğhaaaapşuuu!!"

Ben biraz sesli hapşurduğum için, sahnedekiler yüzümün ekşiyip hapşuruğun gelme belirtilerini anlayınca kulise gidiyorlar. Bitti mi geri geliyorlar. Artık dayanamadılar aktifliğe, izin verdiler gitmem için. Emir'i çalıştıracaklarmış. Bende tabi burnum dolu dolu, ağzımdan sanki böbreğim gelecekmiş gibi tavır takınıyorum. Neyse. Bindim taksiye, eve gidiyorum.

Elimdeki anahtarları deneye deneye sonunda buldum kilidi. Kapıyı açtım. Yarabbi ev gümbür gümbür. Bir sesler bir sesler. Üstelik oturma odasından geliyor. Hayır televizyon desen, o bile bu kadar ses çıkaramaz. Aysuncuk ne yapıyor ki acaba??

Oturma odasına yaklaştım.Şoklardan şoklara sürükleniyorum resmen. Aysun Hanım, almış altına adamı. Töbe töbe!!!!! Bu villa iyice Aşkı Memnudaki 'Kimin eli kimin cebinde' villasına döndü. Allahım ben bu evde yapamayacağım yaa!!!!!!
http://facebook.com/pages/Adını-Feriha-Koydum-Senaryoları/227861553892202 ALINTI.

Cevapla:

Nickin:

 Metin rengi:

 Metin büyüklüğü:
Tag leri kapat



Bütün konular: 358
Bütün postalar: 445
Bütün kullanıcılar: 151
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse crying smiley
 
  Bugün 36 ziyaretçi (121 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol